Nuh Peygamberin bereket sembolü olarak “Tufan”da gemisine aldığı Kelaynaklar (Geronticus eremita) geçmişte Türkiye’den Kuzey Afrika’ya, Arap Yarımadası’ndan Fas’a kadar çok geniş bir bölgede ürerlermiş. Fakat avcılık, üreme alanlarında rahatsız edilmeleri, yaşam alanlarının değişmesi ve beslenme alanlarında kullanılan zirai ilaçlardan zehirlenmeleri sonucunda sayılarında ciddi azalma ve dağılım gösterdikleri alanlarda daralma meydana gelmiştir. Bugün, kelaynaklar nesli tükenmekle karşı karşıya olan kuş türlerinden birisidir. Kelaynaklar dünyada sadece Nil Vadisi’nde ve Birecik’te bulunmaktadırlar.
Neden Birecik?
Kelaynakların (Geronticus eremita’ların) üreme için, çok değil, daha elli küsur yıl önce Birecik’in “Kayalar altı”nı seçmesi boşuna değildir. Bu seçimde Aşağı Fırat Havzasının, Güneydoğu platolarına göre ılımlı ikliminin, tarlalardaki haşaratın bu kuşların besinleri oluşunun, ilçenin jeolojik yapısına dahil kayaların alkalik, yani ak ve yumuşak olduğundan dolayı kolay işlenir olmasının, en mühimi de halkın, “Allah’ın bir bereket müjdesi” olduğu bilinci ve inancıyla bu kuşlara ve yumurtalarına zarar vermemesi önemli olmuştur.
Şimdiki deyimiyle “Sevgililer Günü” olan 14 Şubat tarihinde, Kelaynakların Birecik’e göç etmesi dikkat çekicidir. Daha 50 yıl öncesine kadar üremek için geldikleri Birecik’te gökyüzünün bu kuşlarla kaplandığı bilinir. Şubat’ın ilk haftasında Birecik’e gelen kelaynaklar için etkinlikler yapılır, esnaflar ve Fırat kıyısındaki kayıkçılar başta olmak üzere o gün ilçede yöre halkı bayram havası yaşardı.
Yaşam Özellikleri ve Davranışları
Kelaynakların başında tüy olmaması, isminin ‘Kelaynak’ olmasına nedendir. Boğazı ve gagası erişkinlerde koyu kırmızıdır. İlk yumurtadan çıktıklarında yavruların kafaları ve boğazları tüylüdür ve yaşları ilerledikçe bu tüyler yok olur. Siyah tüyleri güneş ışığının farklı açılarında parlak yeşil, kavuniçi ve mor renklerini yansıtır, uçuşları ise hayrete düşürecek kadar nadir ve zariftir. Göçmen bir kuş olan Kelaynaklar Üreme Dönemleri olan Şubat-Temmuz aylarını Birecik’te (6 ay), Kış Dönemini de Ağustos-Ocak aylarını Eritre, Etiyopya, Yemen ve Suudi Arabistan’da geçirirler (6 ay) .
Ortalama ömürleri 25-30 yıl olan Kelaynaklar 3-4 yaşlarında erginleşir, 1.0-1.5 kg. ağırlığa ulaşır ve Kertenkele, Küçük memeliler, Çekirge, Akrep, Örümcek, Danaburnu ve benzeri canlılarla beslenir. Yılda bir defa ve 1-3 yumurta yapar, kuluçka süreleri 4 hafta kadardır. Erkek ve dişilerin belirgin özellikleri bulunmamakta ve aynı davranışları göstermektedirler. Bu kuşların en önemli bir özelliği de “tek eşli” olmaları, eşlerine çok sadık olmalarıdır. Öyle ki eşi ölen bazı Kelaynak kuşlarının yemeyi içmeyi terk edip, yada kendini kayalardan aşağı bırakarak intiharı seçtikleri çok görülmüştür.
Kelaynaklar çok sosyaldirler. Sabahın erken saatlerinde grup halinde geceledikleri alandan ayrılıp 10-15 km uzaktaki beslenme alanlarına doğru yola çıkarlar. Uzun ve kavisli olan gagalarını kullanarak toprağı veya çalıları didikleyip yem ararlar. Kelaynaklar etçillerdir ve böcek, kertenkele, çekirge, yılan, karınca, akrep gibi kurak alanlarda bulunan canlılarla beslenirler.
Geçmişte koloni halinde üreyen kelaynakların sayısı binlerce bireyi buluyordu. Yılın ilk aylarında üremeye başlayan kelaynaklar Şubat, Mart aylarında yuvalarını yaparlar. Ortalama yumurta sayısı 3-4 adettir. Bilimsel çalışmalar sonucunda bu 3-4 yumurtadan genellikle 1 veya 2’si yaşamayı başarıyorlar. Yuvalama alanlarını dik kayalıkların dar çıkıntılarını seçerek yuvalarını birçok yırtıcı hayvan ve insandan korurlar.
Yavrular koyu gri renkli olurlar. Yavrular yuvada dolanırken düşme tehlikesi yaşarlar. Yumurtadan çıktıktan 2 ay sonra yavrular palazlanır ve erişkin kuşlarla beraber beslenme alanlarına doğru uçmaya başlarlar. Kendi başlarına beslenene kadar 2-3 ay kadar yavruları beslenme alanlarında ebeveynleri beslemeye devam ederler. Birecik’teki kelaynaklar, Fas’ta göç etmeyen kelaynakların tersine, güneye doğru göç ederler
Tehditler
Kelaynakların yok olmasının birçok nedeni vardır. Avcılık eskiden bazı kuşların yok olmasına neden oldu. Bozkırların ve geleneksel tarım yapılan arazilerin kaybı beslenme alanlarının yok olmasına, üreme alanlarındaki insan baskısı ise üreme başarısını azalttı. 1950’lerde çekirge salgınına karşı yapılan yoğun zirai ilaç (DDT) uygulaması Birecik’teki kelaynakların çok hızlı bir şekilde yok olmasına neden oldu. Kurtulmayı başaranlar ise birçok sene yumurta çıkaramadı.
1990 yılından bu yana, Birecik’teki yarı-yabani kuşlar üreme dönemine hazırlık için Şubat-Mart aylarında kafeslerden çıkarılıyorlar ve göç zamanına doğru Temmuz-Ağustos aylarında tekrar kafeslere alınıyorlar. Bu dönem içerisinde kuşlar doğal ortamlarında serbestçe uçabiliyorlar ve ürüyorlar. Üretme istasyonunun içindeki kayalıklar ve tahta yuvalarda üreyen kelaynaklara günde iki kere yem veriliyor. Kuşlar aynı zamanda Fırat’ın kenarındaki alanlara da gidip besleniyorlar.
Birecik’te 110 adet, Fas’ta iki koloni halinde 350 adet ve Avrupa ile Amerika’daki hayvanat bahçelerinde Fas orijinli 1000 adet Kelaynak kuşu bulunmaktadır. Fas orijinli Kelaynaklar yerleşik olup, sadece Birecik Kelaynakları göçmen kuş özelliğine sahiptir.
Birecik Kelaynak Üretme İstasyonu
Bilindiği gibi kelaynaklar, dünyada nesli tükenmek üzere olan kuşlar arasındadır. Şu an itibariyle dünyada sadece Fas ve Türkiye’de koloni halinde yaşamaktadırlar. Fas’takiler 200 civarında, Türkiye’dekiler (Birecik ilçesinde) 50 civarındadır. Kelaynakların bilimsel adı “Geronticus eremita”dır. Göçmen bir kuş olan kelaynaklar yüzyıllar boyunca hızlı bir şekilde azalmıştır.
Eski Mısırlıların hiyerogliflerinde yer alan kelaynaklar, Avrupa Alplerinden 400 yıl önce kayboldular. Kitle halinde yok oluşlar 1950’lerden sonra zirai ilaçlar, özellikle DDT’nin kullanımıyla başladı. Türkiye’de, Birecik ilçemizde yaz aylarında 1950’li yıllarda binlerle ifade edilen rakamlar da bulunan kelaynaklar 1950’li yılların sonlarında bölgede uygulanan yüksek dozdaki tarımsal ilaçlama nedeniyle sayıları hızla azalmaya başlamıştır. 1989 yılındaki ölümlerle sayıları 100’ün altına düşmüştür.
Kelaynaklar belki kuşların en güzeli değildirler, ama onların çirkinliği ve tuhaf görünüşleri, onlara ayrı bir çekicilik kazandırır. Çıplak kafaları ve enselerindeki tüyleri ile komik bir görünüm kazanırlar. Ancak bunun yanında sağlam karakterli oluşları, vefalı ve beslenirken doğaya güvenleri, tek eşli ve hep aynı eşle çiftleşmeleri belki de günümüzde insanlar arasında olmayan davranış ve hasletlerdir. Belki de bu yüzden kelaynakların nesli tükeniyor. Siyah tüyleri bazen güneş ışığında, mor ve yeşil bir pırıltı alır. Uçarken gösterdiği süzülüş, zariflik ve çeviklik, Kelaynakların insanlara verdiği romantik ve şairimsi zevklerdir. Kelaynaklar, böcekler, çekirgeler, karıncalar, salyangozlar, kertenkeleler ve diğer bilmediğimiz haşaratla beslenmeleriyle doğadaki dengeyi korumakta, bu yönüyle aynı zamanda çevre dostu kuşlardır. Görüldüğü gibi nesli tükenmekte olan kelaynaklar, bugün insanların özlemle hasret duyduğu, tükenen duygulara sahiptir.
Bu özellikleriyle ve bu mevcut sayılarıyla kelaynaklar artık korunması gereken bir dünya doğa mirası niteliğindedirler. Türkiye için bunun ayrı bir önemi vardır. Yazımızın başında da belirttiğim gibi dünyada sadece Fas ve Türkiye’de mevcutturlar. Türkiye’de de sadece Birecik’te bulunan kelaynaklar, Şanlıurfa için de ayrı bir öneme sahiptirler. Ceylan ve Kelaynak gibi iki ayrı doğa mirasına sahip Şanlıufa ve dolayısıyla Şanlıurfa’lılar bu hususu ticaret, kültür ve turizm alanında kullanmalıdır. Birecik’teki kelaynaklar, sayılarının hızla azaldığı fark edildikten sonra 1977 yılında Orman Bakanlığı’nca koruma altına alınmaya başlamışlardır. Bu amaçla Birecik ilçesinde “Kelaynak Üretme İstasyonu” kurularak faaliyete geçirilmiştir. 1977 yılında iki yetişkin kelaynak ve 9 yavru korumaya alınarak üretilmeye başlanmıştır. Birecik’te halk arasında "keçelaynak" da denilen kelaynakların neden Birecik’i seçtikleri de merak konusudur. Doğal yaşama ortamlarını burada bulabildikleri gerçeğinin yanı sıra, bu sırrı şu anda yaşadıkları Fırat nehri kıyısındaki vadi boyunca uzanan ve şu anda koruma altına alındıkları istasyonda da bulunan kalker kayalarda aramak gerekir. Halk arasında bu kalker kayalıklarda bulunan " kalsit" maddesinin Kelaynak kuşlarının üreme gücünü arttırdığı söylenmektedir. Ancak bu söylenti ve inanış bilimsel olarak incelenip kanıtlanmamıştır. Kelaynak kuşları Birecikliler tarafından kutsal sayılmaktadır. Kuşların Şubat ortalarında gelişleri Birecikliler için ilkbahar müjdesi olarak kabul edilmekte ve bu nedenle de bereketin sembolü olarak görülmektedirler. Eskiden kurbanlar kesilerek karşılanan kelaynaklar için son yıllarda "Kelaynak Festivali" düzenlenmektedir.
Kelaynaklar tek eşlidirler. Yani genellikle her sene aynı eşle yuva yapar ve aynı eşle çiftleşirler. Kelaynak kuşlarının ergin olanları yuva yaparlar ve yavrular beş yaşından sonra ergin hale gelmektedirler. Ömürlerinin 25-30 yıl arasında olduğu söylenmektedir. Genellikle mart ayı sonunda dişi kelaynak ilk yumurtasını yapıp kuluçkaya yatar. İki ile dört arasında değişen yumurta sayısını dişi kelaynak, kuluçka esnasında tamamlar. Eşler yavru büyütmede olduğu gibi, kuluçkaya yatma görevini de paylaşırlar. 27-28 günlük kuluçka devresini eşler nöbetleşerek geçirirler. Kuluçka devresinin başlangıcında yuva daha tamamlanmamıştır. Yumurtalar üzerinde yatmamış olan kuş, sık sık uçarak yuva materyali getirir ve eşine takdim eder. Kuluçkada yatan kuşun son devresindeki hareketleri ve davranışları değişir. Bu değişim, yavrulardan gelen ses ve dokunun uyarılarıdır. İlk günlerde yavrular hiç yalnız bırakılmaz. Yatmakta olan kuş gagası ve başı ile zaman zaman altına gider ve kusma hareketleriyle yavrulara yiyecek verir. Daha sonraları yiyecek toplamaktan gelen rgin kuş getirdiği yiyeceği kendi midesinden yavrularınkine boşaltır. Yumurtadan çıkan 3-4 yavrudan genellikle 1 tanesi tüylenmeyi başarır (yaşar). Kelaynaklar çekirge, kertenkele, yılan, kurbağa, kurt, tırtıl ve çevredeki diğer böcekleri yiyerek beslenir. Birecik’teki kelaynaklar kışın kafese alındıklarında özel yem verilerek beslenmektedirler.
1879 yılında Türkiye’de incelemeler yapan ve Birecik’e de uğrayan İngiliz bilim adamı C.G. Dan Ford Kelaynakların burada yaşadıklarını tespit etmiştir. 2000 yılı başı itibariyle Birecik’teki kelaynak sayısı 42 dir.Ancak 1991 yılından beri göç eden veya göçe gelen kelaynak kuşunun olmayışı ve 5-6 yıldan beri de çok az yavru oluşu ve doğan yavruların da ölmesi, tehlike sinyallerini beraberinde getirmiştir. Ayrıca Birecik Barajı ve Karkamış Barajları’nın inşa edilmesiyle -şehir yatağının kazılması sebebiyle burada bulunan ve kelaynakların doğal yaşama ortamlarını teşkil eden bitki adacıklarının yok olması- ayrı bir tehlike oluşmuştur. Bütün bu olumsuzluklarla kelaynaklar için gerçekten bir yok oluş tehlikesi belirmiştir. Bunun üstüne Şanlıurfa’da bulunan Orman Bakanlığı, Güneydoğu Anadolu Bölge Müdürlüğü’nce konu, çeşitli etkinliklerle gündeme getirilmeye çalışılmış ve Birecik Kaymakamlığı’nın da gösterdiği duyarlılık sayesinde Orman Bakanlığı, Milli Parklar ve Av-Yaban Hayatı Genel Müdürlüğü harekete geçirilmiştir. Genel Müdürlüğümüzün bu konuya yakın duyarlılık göstermesi sonucu 2001 yılı itibariyle bir “Kelaynak Projesi” başlatılmıştır. Bu projede MPAYH Genel Müdürlüğü, Doğal Hayatı Koruma Derneği (DHKD) İngiliz Kraliyet Kuşları Koruma Derneği (RSPR) ortak olarak çalışmaktadırlar. Bu proje daha şimdiden etkisini göstermeye başlamış ve yapılan ortak çalışmalar sonucu 2001 yılında 19 adet, 2002 yılında da 170 adet sağlıklı yavru elde edilmiştir. Şu andaki toplam Kelaynak sayısı 74 adettir. Birecik’teki popülasyonun devam etmesi yönünde böylece çok iyi bir gelişme sağlanmıştır. Kelaynaklar için bu gerçekten son şanstır. Bu son şansın iyi kullanılması gerekir. Bunun için kelaynaklara sahip çıkmamız lazımdır, sadece Orman Bakanlığı olarak değil, yerel yönetim, halk-vatandaşlar ve doğa sevenler olarak.
Birecik’teki kelaynakların doğal yaşama ortamı olan vadi ve yakın çevresi koruma altına alınmalı, burada ekolojik tarım yapılmalıdır. Yani zirai ilaçlar kullanılmamalıdır. Dünyada nesli tükenen ve dünyadaki iki popülasyondan birine sahip olduğumuz kelaynakların turistik ve kültürel getirisi de Birecik ve Türkiye olarak iyi değerlendirilmelidir.